Olalla çok ilginç bir kitap. (Olaya diye okunurmuş) Kitabın ne başı var ne sonu. Yahu ne oluyor derken kitap bitiyor. Zaten hikaye boyunca da bolca soru işaretleri bırakıyor yazar okurları için.

Hava değişimi için doktorun tavsiyesi üzerine eskiden soylu ancak şimdilerde sefil durumda olan bir ailenin evine misafir olarak yerleşen karakterimiz daha yolculuğa başladığı andan itibaren kendisini gizemlerin içinde bulur. Eve kadar kendisine refakat eden Felipe’nin hal ve hareketleri dikkat çekici derece farklı olsa da karakterimiz bu durumu pek önemsemez. Ancak eve yerleştikten sonra evin annesinin sürekli miskin bir şekilde keyif yapması, evin kızı Olalla’nın da ortalıkta görünmemesi şaşırtıcıdır. Bu süreçte karakterimiz evi, evin içinde bulunduğu araziyi keşfeder ve temiz havanın da etkisiyle sağlığına kavuşarak günden güne daha iyi hisseder. Ta ki Olalla ile karşılaşana kadar. Görür görmez aşık olsa da Olalla o evde kalmasının artık mümkün olmadığını ve gitmesi gerektiğini söyler. Sonrasında olaylar beklenmedik bir şekilde gelişiyor, mecburen karakterimiz evden ve Olalla’dan ayrılmak durumunda kalıyor.

“Sevdiğin ben miyim dostum, yoksa beni ben yapan o soy mu? Kendini zerre kadar tanımayan ve kendi adına tek bir söz söyleyemeyen bu kız mı, yoksa gelgeç bir burgacı olduğu ırmak, ömürsüz meyvesi olduğu ağaç mı?”

Olalla

Kitapta çok az diyalog bulunmakla birlikte bolca, özellikle soyluluğa dair birçok tahlilde bulunuyor yazar. Vampir teması kitapta bir cümlede işlenmekle birlikte keşke daha geniş ele alınsaydı demekten kendimi alamadım. Yani Olalla geniş bir vampir hikayesi olabilirmiş. Yine de Stevenson’ın gördüğü bir rüyadan yola çıkarak bu hikayeyi kaleme almasını göz önüne alınca kitap okunmaya değer diye düşünüyorum.

Velhasıl okuru düşünmeye ve değerlendirmeye zorlayan bir kitap Olalla.


Robert Louis Stevenson - Olalla

OLALLA

Yazar: Robert Louis Stevenson

Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları

Web Sitesi: iskultur.com.tr

ARKA KAPAK METNİ

Stevenson’ın İspanya’nın ücra bir köşesinde, dağlarda geçen bu tüyler ürpertici öyküsü çürümekte olan aristokrasi ve trajik aşk temalarının yanı sıra vampirlik anıştırmalarıyla dikkat çeker. İlk kez 1885 Noel’inde The Court and Society Review’da bir hayalet öyküsü olarak yayımlanan Olalla, tıpkı Dr. Jekyll ile Bay Hyde gibi Stevenson’ın düşlerinden çıkmıştır. Yazar düşünde gördüklerini geleneksel bir anlatıya dönüştürürken çektiği zorlukları bir yazısında bizzat anlatır.

Yarımada Savaşı (1808-1814) sırasında İspanyol ordusuyla birlikte savaşırken yaralanan genç bir İskoç subayı hastanede tedavi gördükten sonra hava değişimi için yoksul düşmüş soylu bir ailenin evine pansiyoner olarak yerleştirilir. Orada kendini akla hayale sığmayacak olayların içinde bulacaktır. Olalla, gotik edebiyatın kimi özelliklerini barındırır: Stevenson’ın yaman fırtınaların tozu dumana kattığı kıraç ve dağlık arazilerdeki viran bir konakta geçen öyküde yarattığı kasvetli atmosfer, soyunun günahlarının kefaretini ödemek için dünyadan elini eteğini çeken olağanüstü güzellikte bir genç kız, lanetlenmiş bir soy, sadizm… Yazıldığı tarihten beri görmezden gelinen bu muazzam öykü, Modern Klasikler Dizisi’nde yerini alıyor.

Yazar Hakkında

Muhammed Tutar

bilgisayar mühendisi, bilgi güvenliği uzmanı. önce okur, sonra yazar.

Tüm yazıları göster